Betül için, Fin.
şimdi ben bu pazar gününün öğleden sonrasında
havuç mu soyuyorum
kazı kazan mı oynuyorum
derimi mi yüzüyorum
sadece üzülüyor muyum yoksa
ne çıkacak bu havucun içinden
havucun içinden başka
bu sızı nereden geliyor
söylesene
soyduğum sadece havuç
yaptığım sadece makarnaysa
çarliston biberler tamam
etin yağlarını ayırdım
tavayı ocağa koydum
makarnayı çıkardım
suyunu koydum
soğanı doğramadım
gözlerim doluyor
belki de en başında söylemeliydim
söylemedim mi yoksa
en başından beri söylüyorum oysa
yani bu pazarlar sadece gün
bu makarnalar sadece yemek
bu vapurlar sadece karşıya geçiyorsa
ben seni bi’ pazar sabahı 10:15 vapurunda gördüm de
vaktiyle Süreya’nın da bindiği
makarna yaparken görmedim ki hiç
bir adın vardı senin, Cansever'in de andığı
adını yenile
adın on olsun
dokuzdan sonraki on
soğanları hala doğramadım
gözlerim doluyor
niye doluyor gözlerim
söylesene
makarnanın adı senden geliyor
şiirin mi demeliydim yoksa
adını anmayacağım
güzel yemek yapıyormuşsun
öyle anlattılar bana
diğer sen’lerin de adlarını anmayacağım
“sen beni seversin” demiştin
yemek yapan insanları sevdiğimi söylediğimde
dememiş miydin yoksa